Frida Kahlo’nun Hayatı ve Siyaseti

Frida

“Sadece komünizm sayesinde insan olabileceğimize giderek daha fazla ikna oluyorum.”

Meksikalı sanatçı Frida Kahlo’nun yüzü herkes tarafından bilinir; çünkü otoportreleri ile ünlüdür. Ancak popülaritesindeki artış, 2010’lara rastlar ve bu bir tesadüf değildir; feminist fikirlerdeki küresel dirilişle ilişkilendirilir.

Günümüzde giderek artan sayıda genç kadın, kendini feminist olarak tanımlıyor ve ilk kez politikayı keşfediyor.

Pandemi nedeniyle dünya çapında aktif mücadeleye büyük ölçüde ara verilmiş olsa da, uluslararası protestolar yeniden başladı. Ancak son yıllarda gördüğümüz mevcut feminizm dalgası, bazı yönlerden 90’ların dalgasından farklı. Farklılıklardan biri, günümüzdeki hareketlerin genellikle beyaz olmayan kadınları, engelli kadınları ve LGBTİ bireyleri daha fazla kapsamasıdır.

Aynı zamanda, radikal ve sosyalist fikirlere karşı da bir açıklık söz konusudur. Bu bağlamda, sosyalist feministlerin ana akım medyada resmedilenden öte, Frida’nın politikasına işaret etmeleri önem taşımaktadır.

Surrealistic painting titled Without Hope where Frida tried to externalize her chronic

***

Frida Kahlo yaşamı boyunca adanmış bir sosyalistti. Genellikle hayatındaki trajedilerle anılsa da, Frida hüzünlü bir hikayeden çok daha fazlasını temsil ediyordu. Aktif bir sosyalist militandı.

Bir tramvay kazası sonrasında hayatının akışı değişti ve çalışmalarının büyük bir kısmını oluşturan otoportrelerinde gözlemlenen çoklu kimliklerle mücadele etti ve bu kimlikleri benimsedi.

Frida, sosyalist fikirlere olan yakınlığı nedeniyle, sadece kadınlar için değil, aynı zamanda LGBTİ bireyler ve engelliler için de bir öncü figürdü.

İkonik statüsünden yararlanmak isteyenler, onun politik kimliğini kasıtlı olarak göz ardı etmeye çalışsalar da, ölümüne kadar kendini sömürüsüz bir dünya ideali için adadığı gerçeği inkar edilemez.

mex image 3 self portrait on the border line

***

Frida Kahlo’nun resimleri, kişisel olanın politik olduğu düşüncesini yansıtıyordu. Resimleri, dünyadaki adaletsizliklere ve yalnızca bir kadın olduğu için üzerine uygulanan baskılara karşı duyduğu hayal kırıklığını sergiliyordu. Frida Kahlo’nun eserleri, özellikle de bir kadın tarafından üretilmiş olması, onun zamanında genellikle karşılaşılmayan bir durumdu.

Bilindiği üzere, resimlerinde kadınlık hali ve kadın olmanın anlamı ile ilgili temalar işlenir; düşük yapma ve intiharın grafik betimlemeleri de bu temalara dahildir. Ayrıca, eserlerinde Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist karakteri, İspanyolların Meksika’yı sömürgeleştirmesi ve bunun sonucu olarak yerli halkın verdiği mücadele gibi konulara sıklıkla yer verilir.

Bizler, sadece eserlerine bakarak, Frida Kahlo’nun son derece politik bir kişilik olduğunu açıkça anlayabiliriz. Aslında, Frida Kahlo, devrimci ruhunu vurgulamak için insanlara, Meksika Devrimi’nin yaşandığı 1910 yılında doğduğunu sıkça söylerdi.

***

Frida Kahlo, yirmili yaşlarında iken Meksika Komünist Partisi’ne katıldı; ancak kendisi gibi ünlü bir sanatçı olan eşi Diego Rivera’nın partiden ihracı üzerine o da partiden ayrıldı. İhraçtan sonra Frida ve Diego, Amerika Birleşik Devletleri’ne gittiler ve orada Leon Troçki’nin liderliğindeki Sol Muhalefet ile ilişki kurmaya başladılar.

Özellikle Amerika’da bulunduğu dönemde aktif olan Frida, o zamanlar yazdığı mektuplarda, “Burada çok şey öğrendim ve sadece komünizm sayesinde gerçekten insan olabileceğimize giderek daha fazla ikna oluyorum.” demekteydi.

Meksika’ya döndüklerinde, Frida ve Diego, Stalinist güçler tarafından öldürülmek istenen Troçki ve eşi Natalia’yı misafir ettiler. Ne yazık ki Troçki, 1940 yılında Meksika’da gerçekleştirilen bir suikast sonucu hayatını kaybetti.

Frida Kahlo’nun hayatındaki en önemli siyasi olaylardan biri, Üçüncü Enternasyonal’den ayrılarak işçi sınıfı için yeni bir uluslararası örgüt kurma çabasında olan Sol Muhalefet’e katılmasıydı.

Frida’nın, baskılardan arınmış ve daha iyi bir dünya inşa etme konusundaki kararlılığının hiçbir zaman sarsılmadığı gerçeği inkar edilemez.

the broken column

***

Frida Kahlo, 1954 yılında ABD’nin solcu Guatemala hükümetini devirmesini protesto etmek amacıyla komünistlerin öncülük ettiği bir yürüyüşe katıldı. Bu, onun son eylemlerinden biriydi ve ne yazık ki aynı yılın sonlarına doğru aramızdan ayrıldı. Frida Kahlo’nun tabutu, üzerinde orak ve çekiç bulunan bir bayrakla süslenmişti.

Frida Kahlo’nun vefatının üzerinden neredeyse yetmiş yıl geçti, ancak sosyalist feminizm, o hayatta iken olduğu kadar bugün de büyük önem taşımaktadır.

Frida Kahlo’yu, tüm ezilen halkların gerçek kurtuluşunun ancak toplumun sosyalist dönüşümü ile sağlanabileceğine olan inancıyla anıyoruz.

Bu yazı daha önce Internationalist Stantdtpoint sitesinde yayınlanmışıtr.